İki günlük Kıbrıs ziyaretini uzun soluklu yazı dizisine dönüştüren yazarımız Asil S.Tunçer; aynı zamanda rehberler ve acentalar için farklı ve özel bir tur programı çıkardı…İşte ayrıntılar…
ASİL S.TUNÇER- turizmhaberleri.com / İZMİR
KIBRIS –V-
Voni Sarayı ve Girne Kalesi
Voni (Vouni) Sarayı en ilerdeki destinasyonum. Tabelalarda Vuni yazıyor ama konuşurken Voni demek daha kolay sanki. Burası Girne’deki otelime nerden baksan 70 km, kıyaslarsam İzmir Havalimanı’ndan Selçuk Meryemana’ya kadar bir mesafe. Otelden ayrıldıktan 1 saat 15 dakika sonra burada oluyorum.
Tura buradan başlayıp gerisin geriye Soli, ardından da Müze’yi ziyaret etmek mantıklı olabilir diye düşünüyorum. Sabah serin olacağı kesin 250 m yüksekliğin ama yazın sorun olmaz. Voni bu tepe üzerinde kurulmuş bir kent. Yalnız yemek Soli’de olacaksa tura Mavi Köşk’ten başlayıp kapanmadan Müze’yi de bitirip sonra buraya gelmek daha iyi. Öğleden sonra Soli. Yani bu durumda Mavi Köşk başlangıç noktası seçilmeli.
Dikkatimi çeken, müzeye girişler için yerli ve yabancı ziyaretçilerden farklı ücret alınıyor olması ve aralarında fark olması. Eskiden bizde de böyleydi. Misal Güzelyurt’taki Arkeoloji ve Doğa Müzesi’ne giriş yerli ve öğrenci için 2 TL ama yabancı ziyaretçi için 7 TL. Peki, Türkiye’den gelenlere niye indirimli değil¿ Salamis’te bulunup da bu müzede sergilenen Efes Artemisi heykelini göremedim, ona üzülüyorum. Bu turda göremediğim bir-iki yer daha var: Sebebi; birincisi apar topar buraya gelmem; ikincisi müzelerin erken kapanması.
Bunları niye söylüyorum çünkü Türkiye’de Kıbrıs için yapılan tur programları tamamen birbirinin kopyası ve yeni bir şey yok. Ben de gelmeden önce bu programlardan bir düzine aldım elime. Fakat gelip buraları görünce çoğunu çöpe attım… Kıbrıs ziyaretim aslında geç kalmış bir ziyaret ama iyi ki gelmişim yoksa gerçek ve ayağı yere basan bir tur nasıl yapılır bilemeyecek, güzergâhlar ve yerler konusunda öylece kulaktan duyma kalacak, kendime özgün programlarımı yapamayacaktım. Şu iki günde Kıbrıs’ı ve yapılabilecek birkaç farklı turu kafama yerleştirdim.
Voni, Perslerin Soli kentini gözetlemek için kurdukları bu tepe yerleşimi. Solililer M.Ö. 380’de yıkmış ve Voni o tarihten sonra bir daha kullanılmamış. Saray denilse de aslında bir gözetleme noktası amacıyla inşa edilmiş, biraz karmaşık bir yerleşim. Yolu sert virajlarla dönüyoruz bir iki kez. Askeri ve sivil mimarinin bir arada görüldüğü Voni’de dikkatimi çeken ortadaki heykel gibi duran taş. Bitmemiş bir stel olduğu söylenen kabartmalı parça büyükçe bir avlunun ortasında, sarnıçtan su çekmeye yarayan çıkrık sisteminin bir parçası.
İsveçlilerin 1927-31 ve de Barış Harekâtı öncesinde yaptıkları kazılarda aralarında Voni Hazinesi olarak adlandırılan eserler de dâhil çok sayıda buluntuyu beraberlerinde alıp götürmüşler. Voni’de görevli Ferhat Bey etrafı dolaşırken bana eşlik ediyor ve bilgi veriyor. Kubbeli bir diğer yapı ki hamam ve sarnıçla ilişkili, bizim Smyrna’daki Çeşme yapısına olan benzerliği dikkatimi cezp ediyor. 250 m.lik üç ayrı terasın en yükseği olan bulunduğumuz yer Athena Tapınağı’nın da olduğu kısım.
Arkaya doğru ‘Mesaha Nişanı’ denilen nokta bulunuyor. Müthiş bir manzara ve yemyeşil bir doğa. Rum tarafında yükselen tepelerin de rahatça görüldüğü noktadan sola bakıldığında terk edilmiş bir altın-gümüş madeninin binaları seçiliyor. Yeşilırmak kasabasından sonra Rum tarafı, denize dik inen Bozdağ ve tam arkası Erenköy. Burası da Türk bölgesi ama ya Rum tarafından özel izinle ya da denizden dolaşarak ancak ulaşılabiliyor.
Elimdeki haritalardan yararlanarak yerimi tayin ediyorum. Burada turiste broşür ve harita desteği çok iyi. Enformasyonlarda hep güzel ve güler yüzlü görevliler var. Bizdekilerden daha iyi. Hele Sultanahmet’tekilerle hiç kıyaslama. Çarşıda pazarda bağıra çağıra ve zorla müşterinin kolundan satış yapan satıcılarımızın aksine turizm danışmalarımızda istisnalar hariç nerde suratı gülmeyen ve konuşmaktan aciz adam varsa koymuşuz. Broşür ve harita vermeye elleri titreyen bizim enformasyoncuların aksine Kıbrıs’ta güler yüzlü, candan ve sıcak tebessümü yüzünden eksik etmeyen memurlar gördüm. Bir de yayın bolluğu…
Kıbrıs’ta yaşayan için nasıl ulaşım sorunsa turist için de sorun. Hatta daha büyük çünkü dağa taşa nasıl gidecek¿ Kıbrıs’ta yaşıyorsan araban olacak ya da gezmeyeceksin. Turist olarak geldiysen ya sağdan direksiyon ve ters trafikte iyi olacaksın ya da benim gibi şoförlü araç kiralayacaksın. Burada Türkiye’deki gibi şehirlerarası otobüs sefer sıklığı yok. Hele minibüs ve dolmuş pek yok. Ben kaldığım otelden şehir merkezine bir tane buldum ama bunun dışında pek görmedim.
Yeşilyurt’taki Fatih Camii de kiliseden dönüştürme. Rotamız Girne Kalesi. Geldiğimiz yolu gerisin geriye yeniden kat edeceğiz. Diğer müzeler gibi Girne Kalesi de kışın 14.30’da kapandığından yetişmek için acele ediyoruz ama biraz zor gözüküyor. ODTÜ’nün yerleşkesinin önünden geçiyoruz. Yakın Doğu, Doğu Akdeniz… Bu arada Voni’de tahminimden fazla oyalandım. Enfes konum ve manzara beni ekstradan oyaladı, programım sarktı bayağı… Turist olmak bu galiba: Sabah kalkamama, zamanı akıllı kullanamama ve bir sonraki yere geç kalma.
Kalkanlı civarındayız ve Girne’ye 50 km var ve saat 14.00 oldu bile. Bugün de öğle yemeğini pas geçiyorum fakat buna rağmen müzelere yetişmek imkânsız oluyor. Bu ne deliliktir, müzeleri 14.30’da kapatmak, sabahın 08.00’inde de açmak¿ Hangi turist Kıbrıs’ta kışın sabah 08.00’de müze gezer¿ Yunanistan’da ne kadar sinir oluyorsam burada da içine düştüğüm durum aynı. Sabah 06.00-06.30 gibi kalkmak lazım bunun için. Düşünün bunu ben bile yapamamışım… Öğleden sonra 3 saat daha kalabilecekken 14.30’da haydi yallah…
Bugünkü şoförüm ve kılavuzum Semir. Aracın plakasının rengi bana farklı geldi ama değilmiş aslında. Ön taraftaki beyaz arkadaki sarı renkli. Semir aslen Adanalı ama ailesi Mersin’e taşınmış. O da yıllar önce Kıbrıs’a gelmiş çalışmaya. Gerek direksiyonu ve gerekse çevre bilgisi sağlam. Hem bilgi, hem ilgi ve hem de ödeme yönünden dünden daha iyi durumdayım. On yıldan fazladır burada çalıştığından sosyal ve ekonomik durumla ilgili sorular soruyorum kendisine. Dikkatimi çeken bir husus Casino bolluğu ve yanlarında ya da yakınlarında bazen de yol kenarlarında Night Club’ların çokluğu. Yan yana yürüyen sektörler olduklarını öğreniyorum. Tahmin edersiniz…
Buralarda çalışan konsomatrisler bizimkilerden faklıymış biraz; kader kurbanı veya zoraki değil; tam aksine resmen işyerine ortak gibi primle çalışıp köşe oluyorlarmış. Çoğunun Türkiye’den geldiği, Rumen, Rus ve Arap dâhil her türlü kadının 6 aylık özel izinlerle bar ve otel kompleksi olan bu mekânlarda garson görünümünde çalıştı(rıldı)klarını öğreniyorum. Burada zengin olup ülkesine dönen ikinci altı ayda tekrar geri geliyor, bir altı ay daha çalışıyormuş. Gelir elde etmek için devlet de kumar ve fuhuş sektörünü desteklemek zorunda kalıyormuş… Eskiden de güzelliğiyle meşhur Kıbrıslı kızları Arap zenginleri yüklü paralar ödeyerek alıyorlarmış haremlerine.
Türkiye’den gelen paralar daha çok kamu harcamalarında kullanılıyor ama ucu ucuna yetiyormuş. İçimden “buradaki bir memura Türkiye’dekinden iki misli öderseniz tabi ki yetmez” demek geliyor. Yavru Vatan’ın asgari ücreti, Ana Vatan’ınkinin iki mislisi. Eee demek Yavru Ana’yı geçermiş. Bir devlet memuru eskiden 1.500 € maaş alıyormuş. Öğretmen ona keza. Bu rakamın üstünü alan var altını alan yok. Bu paraları Türkiye gönderiyormuş. Bunu Türkiye’de hangi memura anlatsan Türk vatandaşlığından vazgeçer KKTC vatandaşı olmak ister galiba. Lakin şimdilerde düşürülmüş bu. Hele yeni girenlere daha düşük ödenmeye başlamış kemer sıkma dolayısıyla.
Kıbrıs gerçekten pahalı; suni bir pahalılık. İngiliz etkisi, özentisi. Bence bu da İngiliz alışkanlığı. Herkesin ağzında bir İngiliz parası, pound muhabbeti. Yol kenarlarındaki tüm satılık ev ilanları pound cinsinden. Basitinden bir ev 30.000 pound. Kıbrıs’a gelirken pahalı olduğunu daha otel ve uçak fiyatlarından (kumar oynayacaksanız bedava), free shoplardan vs anlamak mümkün. Alıyorsun pahalı, satıyorsun pahalı. Küçük İngiltere. Direksiyon sağda ve trafik tersten, klozetlerde taharet musluklarına borular monte edilmediğinden su akmıyor. Affedersin, tuvaletini yapıyorsun ama yıkanamıyorsun.
…
Girne’ye girdiğimizde artık çok geçti Kale için. Biz merdivenleri çıktığımızda görevliler kapatmaya hazırlanıyorlardı. Rica ettim 5 dakikalığına girip çıksam diye ama kabul etmediler. Hem dün hem bugün Kale’yi kıl payı kaçırdım. Bir daha ki gelişimde ziyaretime ilk buradan başlayacağım ki artık üçüncüsü olmasın. Bir şeyi son dakika kurtarmak insanı nasıl mutlu ediyorsa kaçırmak da o derece üzüyor. Kendimi oldukça kötü hissediyorum. Keşke Voni’de arka tarafı da dolaşmasaydım veya Soli’de mozaiklere çok takılmasaydım diye kendi kendime söyleniyorum, hayıflanıyorum.
(sürecek)
2012-02-18
Haber Arşivi
Turizm Haberleri
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)