Güncel

Alican Hizmet Yazıyor: Hayde Artvin’e

Alican Hizmet Yazıyor: Hayde Artvin’e

35. Kafkasör Kültür, Turizm ve Sanat Festivali kapsamında özel yazı dizisi hazırlayan Alican Hizmet; kalkınma hedeflerinde ekolojik turizmi ilk sıraya alan Artvin’e çekiyor tüm dikkatleri..

ALİCAN HİZMET- turizmhaberleri.com/ Antalya

35. Kafkasör Kültür, Turizm ve Sanat Festivali notları-1
HAYDE ARTVİN’E

Karadeniz’in doğusunda belki de Türkiye’nin en sıcakkanlı insanlarının yaşadığı, doğanın korunması açısından en az dokunulmuş kenti Artvin’den aldığım davet ile bu güzel yöreyi yakından tanıma fırsatı buldum. Artvin’nin Kafkasör yaylasında 35.ncisi düzenlenen Kafkasör kültür, turizm ve sanat festivali; boğa güreşleri ile ön plana çıkan farklı ve bir o kadar da renkli bir organizasyondu.

Yeni seçilen Artvin Belediye başkanı Mehmet Kocatepe; kentin doğal güzelliklerinin tanıtılarak iç turizminden daha fazla pay almasını istemekle beraber 35 senelik bir festivalin ülkemizde ve uluslararası platformlarda tanınması ile ilgili çok gayretli çalışmalar yürütüyor. ”Avrupa’nın Davos’u varsa Kafkasların da doğa harikası Kafkasör’ü var ” sözleriyle bölgeyi yurtdışına açmayı hedefliyor.

Artvin’i doğası, insanı, yemekleri, boğaları ile tanıma fırsatı bulduğum bu festivale katılmak için Antalya’dan THY’nin kısa da olsa rötarla kalkan 09:35 uçağında cam kenarından Torosları izlerken Hostesin ne içmek isterdiniz sorusu ile kendime geliyorum. Domates suyu diye cevaplıyorum.

İstanbul Atatürk Havalimanına indik ve oradan dış hatlar terminaline doğru yol aldım. Gürcistan ile Türkiye’nin yaptığı anlaşma sayesinde kimlik ile sınırlardan geçebildiğimiz için Artvin artık daha yakındı. 2 saatlik uçuşun ardından Batum havalimanına indik ve Havaş’ın arabaları ile Hopa’ya doğru yola çıktık. Gürcistan’ın içinden geçerken 18. – 19. yy. mimarisi ve bayırlarda otlayan inekleri ilgiyle izledim. Sarp sınır kapısından geçip Hopa’ya doğru yol aldık.

Hopa’da bizi basın organizasyonundan sorumlu Tolga bey karşıladı. Kendisi de gazeteci ve Artvin’in tanıtımı için elini taşın altına koymuş isimlerden biri olduğunu daha sonra anlıyorum. Araçlara yerleştikten sonra ilk hedefimiz Arhavi’ye doğru yola çıkıyoruz. Arhavi Belediye Başkanı bizi ilçenin meydanında karşılıyor. Çok güzel bir kıyı şeridi ilçesi olan Arhavi; kıyıdan uzaklaştıkça da yeşilin her tonu ile insanı büyülemeye devam ediyor.


Arhavi Belediye Başkanı Coşkun Hekimoğlu ile Kamilet vadisine doğru yola çıktık. Başkan Hekimoğlu yörenin kalkınmasında turizmin lokomotif güç olacağına inancı tam.. Vadi endemik bitki örtüsü ve dokunulmamış doğası ile ekolojik turizmin en güzel noktalarından.. İlk durak yerimiz olan Çifte Kemer Köprüsü 18 yy. da Osmanlılar tarafından yapılmış, 2003 yılında Karayolları tarafından onarılıp ilk günlerdeki ihtişamlı haline getirilmiş.

Beton yığınlarının arasından gelen bizler için böylesine yoğun bir yeşil ortamda bulunmanın şaşkınlığının üzerine uçak yolculuğunun verdiği yorgunluk da eklenince bu coğrafyada neler olduğunu anlamaya çalıştık.. Muhteşem doğal zenginlik, bol oksijen ile yöre insanın kendi bahçesinden topladığı çayı ikram etmesinin paha biçilemez keyfini yaşamak unutulmazdı..

Buradan Mençuna şelalesine doğru yola çıktık. Orada bizleri bekleyen harika görüntüler olduğundan artık hiç şüphem yoktu. Yukarı çıkarken bulutların içine doğru gidiyorduk sanki..

Ve şelale görünmüştü. 94 metre yüksekliğindeki suyun gürül gürül akışı görenleri büyülüyordu. Karadeniz’in en büyük şelalelerinden Mençuna.. Mayıs ayında bu şelaleye çevre illlerden gelenlerle geniş katılımlı yürüyüşler düzenleniyormuş. Bölgede arıcılık ve çay yetiştiriciliği yapan köylüler ile sohbet ettiğimde 1 ay sonra gelseydik organik balın en iyisini bulabileceğimizi söylediler.


Akşam yemeği zamanı gelmiş ve herkes sofralara oturmuştu. Hamsili mısır ekmeğinden yörenin yaprakları ile sarılmış dolmalara, yöreye özgü sebze yemeklerine kadar güzel bir sofrada hem sohbet ettik hem de karnımızı doyurduk. Bölgedeki tek turizm girişimcisi Mençuna Konakları’nın sahibi Alican bey ile görüştüm. Daha önceleri Ankara’da mali müşavirlik yapan Alican bey, buradaki turizm potansiyelini görmüş ve Mençuna Konaklarını kurmaya karar vermiş. Şimdilerde oda ve yatak kapasitesini çevreye zarar vermeden artırmayı düşündüğünü söyleyebiliriz. Hem yöre halkı hem belediye başkanı hem de bölgedeki girişimciler bu doğal güzelliklerin değerinin farkında ve çevreye verilecek en ufak bir zarara bile tahammülleri yok. Mençuna Şelalesinden ayrılırken çevre bilincinin bu kadar çok olduğu bir bölge daha görmediğimi düşünüyorum.

Bu renkli gezinin sonunda saat 23:00 olmuştu ve belediyenin sosyal tesisleri olan Marina Tatil Köyüne geldik. Tesisler Doğu Karadeniz Kalınma Ajansı hibesi ve Belediye eş finansı ile yapılmış. 22 adet ahşap evin 44 yatak kapasitesi var.

Günün verdiği yorgunluk ile odaya kendimi atmam ve uyumam aynı anda olmuştu. Ertesi sabah uyandığımda doğa harikası bir manzara ile karşılaşmanın keyfini yaşarak yeni bir güne başladım.. Baraj gölü yanına yapılan otantik ahşap mekanların balkonu yeşil bir örtü ile örtülmüş dağlara ve baraj gölüne bakıyordu…..Program ise heyecan ve merak uyandırıyordu..
Devam Edecek…

 

2015-06-22
Haber Arşivi
Turizm Haberleri

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL